Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
(Onu) dosdoğru bir kitap olarak indirmiştir ki kendi katından gelecek çetin bir baskıya karşı uyarıda bulunsun ve iyi işler yapan müminler için de güzel bir ödül (cennet) olduğunu müjdelesin; içinde sonsuza dek kalacakları (bir ödül /cennet)...
(Kehf Suresi 18/2;3)

PEYGAMBER KİMDİR?
Kur’an-ı Kerim’de peygamberleri işaret etmek için Nebi, Resul ve Mürsel kelimeleri kullanılır.
Türkçede kullanılan ve aslı Farsça olan peygamber kelimesi, Arapça aslında nebi ve resul kelimesinin ikisinin birden anlamını içerir.
Nebi, Allah'tan mesaj alan ve bu mesajı insanlara haber veren yani “haber veren; mertebesi yüksek olan” anlamına gelir ve İslam inancına göre Allah'tan mesaj alan ve bu mesajı haber verenlerin sonuncusu (Hâtemü'l-Enbiyâ) Allah’ın selamı üzerine olsun Muhammed'dir.
Resul ve Mürsel kelimesi de “gönderilmiş elçi” manasındadır.
Allah’ın elçilerinin görevi, Allah’ın sözlerini hiçbir şekilde değiştirmeden, herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmadan olduğu gibi insanlara ulaştırmaktır.
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
(Ey Muhammed!) Az kalsın, sana vahyettiğimizden başkasını bize mal etmen için, seni ondan uzaklaştırıp başını yakacaklardı. O zaman seni kesinlikle dost edinirlerdi.
Eğer biz senin duruşunu sağlamlaştırmasaydık sen neredeyse onlara azıcık da olsa meyledecektin!
İşte o zaman sana, kesinlikle hayatın azabını da iki kat, ölümün azabını da iki kat tattırırdık! Sonra bize karşı sana yardım edecek birini de bulamazdın.
(İsra Suresi 17/73;74;75)
Kur’an-ı Kerim’e göre peygamberler, gönderildiği insanların kendi içinden çıkan, onlara Allah'ın ayetlerine uymayı öğütleyen, kitabı ve hikmeti öğreten uyarıcı ve müjdeleyici kişilerdir.
Kur’an-ı Kerim’de insanların peygamberlere, günümüz ve gelecekteki insanlarının ise özellikle Allah’ın nebisi Allah’ın selamı üzerine olsun Hazreti Muhammed'e vahiy yoluyla bildirilen Kur’an’a itaat edip peşinden gitmeleri; Allah’ın rahmetine kavuşmanın ve doğru yola ulaşmanın Allah'ın emirlerine ve resulüne uymaya bağlı olduğu bildirilmiştir.
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
“Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden bir elçi çıkar da senin ayetlerini onlara, bağlantılarıyla birlikte okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları geliştirsin. Daima üstün olan ve bütün kararları doğru olan sensin!”
(Bakara Suresi 2/129)
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
Nitekim içinizden birini size elçi olarak gönderdik. O size, ayetlerimizi bağlantılarıyla okuyor, sizi geliştiriyor, kitabı ve hikmeti öğretiyor. O size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.
(Bakara Suresi 2/151)
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
İnsanlar tek bir ümmet /toplumdu/. Sonra Allah nebileri, müjde veren ve uyarılarda bulunan kişiler olarak görevlendirdi. İhtilafa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetsin diye nebilere gerçekleri içeren kitap da indirdi. O gerçekler konusunda ihtilafa düşenler, sadece kendilerine kitap verilenler oldu. Bu da açık ayetler geldikten sonra birbirlerine üstünlük kurma gayretlerinden kaynaklandı. Sonra Allah, ihtilafa düştükleri gerçekler konusunda, inanıp güvenenleri, kendi onayıyla doğruya yöneltti. Allah, gereğini yapanı doğru yola yöneltir.
(Bakara Suresi 2/213)
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
"Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve bu elçiye tabi olduk. Bizi (buna) şahit olanlarla birlikte yaz."
(Âl-i İmran Suresi 3/53)
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
Bir nebinin (bir şeyi) zimmetine geçirmesi, olacak şey değildir. Kim (bir şeyi) geçirirse kıyamet /mezardan kalkış/ günü, zimmetine geçirdiği şey ile birlikte huzura gelir. Sonra herkese kazandığı tam verilir. Kimseye haksızlık yapılmaz.
(Âl-i İmran Suresi 3/161)
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile
Ey inanıp güvenenler! Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse /görmezden gelirse/ derin bir sapıklığa düşmüş olur.
(Nisa Suresi 4/136)
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adı ile
Allah ile resullerini /onların getirdikleri kitapları/ görmezlikten gelen ve Allah ile resullerini /kitaplarını/ ayırmak isteyen, “onların bir kısmına inanır bir kısmına inanmayız” diyen ve ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler var ya...
İşte asıl kâfirler onlardır. O kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.
Allah ile resullerine /getirdikleri kitaplara/ inanıp güvenen ve onlardan birini diğerinden ayırmayanlara gelince, onlara hak ettikleri karşılığı Allah verecektir. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.
(Nisa Suresi 4/150;151;152)